Afyon yöresinde yapılan arkeolojik çalışmalar
bu bölgede 40’ın üzerinde eski yerleşim merkezinin bulunduğunu
ortaya çıkarmıştır. Emirdağ-Bey
köyü yakınlarında bulunan duvar yazıtı ve Sandıklı-Kusura’ya
ait üçüncü yerleşim tabakasındaki duvar kalıntıları, bölgenin
Hitit kültürünün
önemli merkezlerinden biri durumunda olduğunu ortaya koymaktadır.
Güney bölgesi civarı ile Konya
Çatalhöyük ve Banaz-Ahat köyündeki kazılar göz önüne
alınacak olursa Karahisar bölgesinde ilk yerleşim M.Ö üç
binli yıllara kadar uzanmaktadır.
Bölge Hititlerden sonra Frigler’in
hakimiyetine geçmiştir. Karahisar’ın kuzeyinde Yapıldak köyü
yakınlarındaki yazılıkayada bulunan anıt mezarlar, tapınaklar
ve diger yerleşme sahaları bu dönemden kalma kalıntılardır.
Şuhut, Sandıklı, Emirdağ, Dinar gibi şehirlerin Frigler
tarafından kurulduğu ileri sürülmektedir.
Frig hakimiyetinden sonra bölge Pers ve İskender ordularının istilasıyla uzun süre Roma İmparatorluğu
hakimiyetinde kalmıştır. 395 yılından itibaren başlayan Bizans
döneminde, önce Arap sonra Türk akınları başlamıştır.
Bizans döneminde adı Akronion
olan Afyon Karahisar Anadolu’nun en önemli kalesi ve Bizans
hanedanının “Yurt Şehri” idi. Bundan dolayı Arap ve Türk
akınlarının hedefi haline gelmiştir. 643-647 arasında
Muaviye akın düzenlemiş Akronion’u(Afyon’u) kuşatmış
ve tahrip etmiştir. 666 yılında Muaviye oğlu Yezid, Emirdağ
kalesini kuşatmış, bölge iki yıl Arap hakimiyetinde kalmıştır.
676’da gerçekleşen İstanbul kuşatmasından sonra Emevi
ordusu Bayat, Bolvadin ve İshaklı üzerinden geri çekilmiştir.
Emevi halifesi Mervan oğlu Abdülmelik tarafından 685’de
Misis valiliğine atanan Battal Gazi (Abdullah Battal) bölgeye
akın düzenlemiştir. Bu akınlardan birinde Emirdağ kalesini
ele geçirmiştir(716). Halife Mesleme 717’de tekrar kuşattığı
İstanbul’dan geri dönerken Afyon kalesini yakıp geçmiş,
739’da kaleyi Emeviler ele geçirmiştir. Kale savunmasını
üstlenen Battal Gazi, Bizans İmparatoru III.Leon’un
kuşatmasına karşı koymasına rağmen yaralanmış ve
esir düşmüştür.
Emevilerden sonra başlayan Abbasi
egemenligi zamanında da akınlar devam etmiş, 803’de Harun
Reşid’in komutanı
Malik bin Salih Afyon’u kuşatmış fakat alamamıştır.
Halife Mutasım hizmetinde Türk akıncı komutanı Kavusoğlu
Haydar ve Afşin, Bizans İmp. Teofilos’u yenilgiye ugratmışlar
ve 839’da Afyon kalesini ele geçirmişlerdir. Bu olay
Bizans’ta moral bozucu bir tesir bırakmıştır. Halife Mutasım,
Bizans üzerine gitmek isterken Bağdat’ta ayaklanma çıkmış
ve Afyon Bizans’ta kalmıştır.
Türk fethi öncesi
Afyon yöresi hakkında kısa bir tarihçe aktardıktan
sonra Anıtkaya yöresini inceleyebiliriz.
Anıtkaya arazisi incelendiğinde Türk
fethi öncesi tarihini yansıtması açısından ilk dikkati çeken
şey höyükleridir.Höyükler, bulundukları bölgede canlılığın ve insan varlığının
işaretçileridirler. Çünkü bunlar, kendiliğinden meydana
gelmiş oluşumlar değildir. Binlerce yıl boyunca bir bölgede
yaşayan insanlardan geriye kalan, paha biçilmez malzemelerden
oluşmuşlardır.
Anıtkaya'daki önemli höyüklerden
birisi, Şehitlik Höyüğüdür.
Adını üzerine kurulan Şehitlik Anıtı'ndan alır. Anıtkaya'nın
bir kilometre kuzeybatısında, Afyon-Kütahya karayolunun yanında
yer almaktadır. Yaklaşık 100 metre çapında ve 15 metre yüksekliğindedir.
Höyük üzerinde yapılan yüzey araştırmalarında bulunan çanak
çömleklerin incelenmesi sonucu, höyüğün Eski Tunç dönemine ait
olduğu tespit edilmiştir.
Anıtkaya'daki önemli höyüklerden
biri de Çatalhöyüktür.
Adını birbirine bitişik şekilde duran iki tepecikten alır.
Üzerinde her hangi bir çalışma yapılmamıştır.
Yörenin tarihiyle ilgili eldeki
malzemelerden bazıları da kasabanın değişik yerlerinde
bulunan sütun parçalarıdır. Bu sütunlardan ve heykele
benzer şekillerden bir kısmı kasaba halkı tarafından ev yapımında
duvar dolgu malzemesi olarak kullanılmış.
Tüm bu veriler ışığında, Anıtkaya'nın
çok eski bir yerleşim birimi olduğunu söylemek mümkün.
Ancak, bu malzemelere bakılarak çok kesin bir tarih ortaya
konulamaz.
Anadolu Türkler tarafından fethedildiğinde
zaten birçok köy ve kasaba boş ve harap haldeydi. Bizans-İran
savaşları, Arap ve
Türk akınlarıyla Bizans İmparatorluğundaki otorite boşluğu
nüfusun daha güvenilir merkezlere kaymasını sağlamıştır.
Türk boyları Anadolu’ya geldiklerinde boş ve harap yerleşim
birimleriyle karşılaşmışlar ya buraları yenileyerek yerleşmişler
veya buralara dokunmayarak yanlarına yeni köy ve kasabalar
kurmuşlardır. Türkler harap olmuş eski yerleşim sahalarından
bazılarına yerleşip
buralara viran veya ören
adlarını takmışlardır. TD 438’de Eğret yakınlarında
bulunan Kırhisar Nahiyesine tabi Salak Viranı mezrasından bahsedilmektedir. Bu mezraanın mevkii
kesin olarak bilinmemekle birlikte eski bir yerleşim sahası
olma olasılığı vardır.
- Selçuklu
ve Beylikler Döneminde Eğret
>>