EL EMEĞİ GÖZ NURU

 

ÇEYİZLER

Çeyiz, Anadolu'nun tüm bölgelerinde, genç kızlar tarafından evliliğe hazırlık ve aynı zamanda maharet gösterisi olarak hazırlanan her türlü dokuma, örme ve işleme sanatıdır. Yapılan işlere sanat demekte bir beis yok. Zira, Anadolu kızlarının yaptığı bu tür işler, bir ressamın resmindeki renkler kadar uyumlu ve zengindir. Belki bir sanat akımına ya da felsefeye bağlı olarak çıkmamışlar ortaya. Yapanlarının da sanat kaygıları yok zaten. Biraz da bir ihtiyacı karşılamak, bir ev kurmak, yuva yapmak amaçlarına yönelikler ve tüm bunlar yapılırken en güzelini ortaya koymak başlıca amaç. Ama hepsinde de büyük bir el emeği, göz nuru hakim. Her nakış ve her motifi duygu dolu. Bu yönüyle bir çok ressamın yaptığından daha zengin ve daha sıcak...

Dokunan kıyafetler arasında çocuklara ayrılan pay büyük. Kazaklar, eldivenler, çoraplar genelde onlar için. Örülen dantel havlu kenarları ve değişik amaçlı örtüler tüm hane halkına, belki de gelecek misafirlere. Başörtülere işlenmiş kenarlıklar kaynana başta olmak üzere tüm kadınlara. Yastık kılıfları ve kenarlıkları ise "bir yastıkta kocama" temennilerinin bir sembolü olarak erlere.

Motifler genelde doğadan alınarak birazcık stilize edilmiş. Birinci sırada gül olmak üzere çiçekler en çok rağbet edilen motif ve neredeyse hepsinin yanına bir yaprak kondurmak bu işin estetik geleneği olmuş. Soyut motifler de yok değil. Ama tüm duyguları anlatan bir motif var ki adeta o olmadan çeyiz tamamlanmıyor: Kalp

Bizlere çeyiz sandıklarını açan ve fotoğraf çekimlerinde yardımcı olan hatta yol gösteren "gelinkız"lara teşekkürler...

Satırarası
 
– Bunlar böyle mi sergilenecek?
– Öyle olur mu? Hepsi yıkanacak, ütülenecek.
– Çok güzeller, büyük emekler verilmiş.
– Emeksiz bir şey olur mu?
– Olmaz tabii. Ama bunca işin arasında ne zaman vakit bulup yapıyorsunuz bunları?
– İsteyince bulunur. Sonra bulmayıp da ne yapalım?
– Yani bunlar olmazsa kızlar gelin olamaz mı?
– Olur da... Kadınlar dedikodu ederler.
– Neyin dedikodusu?
– Neyin olacak, kızın. Bu kız tembelmiş falan derler.
– Sayarlar mı hepsini?
– (Gülüşmeler) Bazıları sayar.
– Nasıl iş o öyle?
– Bizde öyle. Hatta bazılarının kaçar tane olacağı bellidir. Şundan en az elli olacak mesela.
– Az olursa?..
– Yine dedikodu eder bazı kadınlar.
– Demek ki kızı istemeden önce çeyizine bakmak lazım.
– Zaten herkes kimin neyi olduğunu bilir.
– Az ise "Bacım sizin kızın çeyizi az, ben bu kızı alıp da oğluma yazık edemem." mi diyecekler?
– (Gülüşmeler) Hee, öyle derler, öyle derler.  Derler de yine herkes evlenir sonunda.
– Şu dedikoduyu kim yapar?
– Bazı kadınlar... Onlar her şeyde konuşacak bir şeyler bulurlar.
– Önce şöyle bir dudak büklekle mi başlar bu konuşmalar.
– Sadece dudak bükülse...
– En çok kime dudak büker bu kadınlar?
– En çok mu? En çok okuyan kızlara.
– Neden?
– Neden olacak, çeyizi yok diye. Zaten bazıları okuyana pek de rağbet etmiyor.
– Çeyizi yok diye...
– Eh, biraz da öyle.
– Birazı da başka şeyler mi?
– Hı hı.
– Okuyan da kitaplarını çıkarır çeyiz diye. Benimki bir çözüm işte.
– Kitapla havlu kenarı...
– Ben olsaydım öyle yapardım.
– Evde de kalırdın. (gülüşmeler)
– Valla Ayşe Bacı, senin kız mühendis olmuş, öğretmen olmuş emme iki havlu kenarını bile bir araya getirememiş, falan.
Abi siz de bir ömürsünüz doğrusu.
 
Parmaklı kilim dokumacılığının son ustası Ayşe Erdem Nine
 
— Bir zamanlar ben dokuyordum. Dokuyan bir kaç kişi daha vardı. Onların bazılarına da ben öğretmiştim.
— Sonra adamlar geldiler, köyde herkes halıyla değiştirdi kilimlerini. Bizimkiler zaten eskimişti, bunlar zaten eski, neye yarar dedik. Adamlar da kilimleri alıp gittiler.
— Düğünlerinde kızlara da vermiştim. Bilmiyorum onlar da değiştirdiler mi.
— Şimdi dokuyamam. İhtiyarladım. Gücüm olsa da dokuyabilir miyim bilmiyorum. Çok zaman oldu dokumayalı. Bazı şeyleri unutmuş olabilirim. Tezgahımız da kalmadı. Ne var ne yoksa hepsi kayboldu. Bilmiyorum nereye gitti.
— Biz bazan bir kaç kişi olur, çok kısa zamanda bir kilim dokurduk. Sabahlara kadar hem kilim dokur, hem konuşurduk. Gündüz oldu mu çifte çubuğa giderdik. Ama o zaman gençtik. Bir kilim bitince de sevinirdik.
— Şimdi hiç dokuyan kalmamış mı? Kalmamıştır. Şimdi kim uğraşacak onunla. Parayı verdim mi yepyepi halı alıyorsun.

AHŞAP İŞÇİLİĞİ >>